Kim ki bu?

Merhaba Dünya!

Güloya’yım ben. Çok okumuşluğun getirdiği hafif ukalalıklar, küçük dünyaları yaratmışçasına beylik laflar beklemeyin benden. Okuduğu bir satırla kalbini heyecanlandıran, gördüğü çiçekten böcekten hayat dersi alan, kara bulutları pembeye saran Güloya’yım ben. Neden mi buradayım?

Geçmişin bir kısmında takılıp kalmış günümüz insanıyım. Kırk iki yıla sığdırılmış nice anı var. Çocukluğumun lolipop kısmı, hatırladığım bir küçük aile, yeşil koltuklar ve dantel örtüler… Okurken ben de yaşadım, bizde de vardı, ben de böyle düşünmüştüm diyeceğinize inandığım, etkilenip gözünüzden yaş gelmesini umut ettiğim :), kahkaha atarken ‘ya şu kız var yaa öldürüyor beni’ demenizi dilediğim yazılar yazacağım.

Nam-ı diğer serseri diye anarsanız ve bu da ‘kadının piçi işte’ derseniz alınmayacağım.

Popüler olunca elbet dedikodular başlayacaktır. 🙂 🙂 🙂 🙂
Ben şimdiden kendimden biraz bahsedeyim de önlemimi alayım. 42 yaşındayım. Bir gün sokakta rastlaşırsak 35’ten fazla göstermiyorsun demeniz durumunda arkadaşlığımız devam edecektir.

Hiç saklayacak değilim. KISKANCIM. (sadece sevgi kıskançlığı) Yoksa saçına fön çektirince üç gün dayanan, yiyip yiyip kilo almayan, kendi parasının haddi hesabını bilmeyip bir de üstüne sevgilisi de multimilyarder olan, kazıkazanı bile tutturan, sadece salata yiyip doyan hemcinslerimi asla ve asla kıskanmıyorum.

Detaylarım var tabi:

mutfakta vakit geçiririm (hobim)

sesim güzeldir (allah vergisi)

kahve bağımlısıyım (zaafım)

sorumluluk sahibi ve çalışkanım (kötü alışkanlıklarım)

dengesizim (gönül yaraları ve hayatın bir hatırası)

temizlik hastasıyım (cehennem provası)

dans ederim (en güzel ben ederim)

mavi değil yeşilciyim (ağaçlar fidana.. orada bir köy var uzakta)

sakura bahçeleri ( ilk hedefimiz japonya ileri!)

ve anlatacağım yazılarımda gerisini…

kiss you. love you, bye.