Son yıllarda kalabalıktan gerçek yüzü görünmese de Beşiktaş aşktır.
Benim çocukluğumun geçtiği sokağın sonu ,YediSekizHasan Paşa fırınıdır.Babaannem ile cumartesi pazarına gittikten sonra eve gelir,çay demlerdik.Elime 3,5kuruş verir koş Hasanpaşaya derdi.Çaya batırıp yiyeceğimiz 8 ( şeklinde üzümlü) kurabiyeyi almak için can atardım.Paranın üstünü de hep düşürürdüm:) ( yalan).Para üstünün gelmeyeceğinden her daim emin olan babaannem ,paranın üstünü koşarken düşürmüşsündür sen yine derdi ( sorma işte her seferinde ) .
Eve dönüş yolunda sobayı düşünürdüm.Kurabiyeleri yedikten sonra soba üstüne atmak için biraz da kestane alırdım. ( düşürdüm dediğim parayla).
Nedense o kestaneyi hiç yapmazdık.Ama ben o zamanlarda, tıpkı şimdiki gibi birşey yerken , bir sonraki öğünde ne yiyeceğimi düşünen bir insan olduğum için kestaneyi de alır öyle dönerdim.
o yollar o zaman daha boş ve nezihti.Turşucunun sokağından kıvrılırken, güloya gel bir bardak turşu suyu iç diye seslenen Ahmet beyi duyardım.Omzumu saygısızca silker,sevmiyorum ben der hızlı hızlı yürümeye devam ederdim.( şımarık piç .Adama bir teşekkür et)
Bir gün yine YedizSekiz Hasan paşadan dönerken, eve 100-300 metre kala, bozuk paralarımdan biri düştü yere.Eğilip aldım.Kafamı kaldırdığım an hayatımın en büyük özlemlerinden biriyle tanışacağımı bilmeden.
Müzik aletleri satan bir dükkan önündeydim.Yeni açılmıştı.Vitrinde pembe kocaman bir piyano duruyordu.Dakikalarca seyrettim.Kırmızı al yanaklarım ve lüle saçlarım vardı.Gençten bir adam çıkıp;içerden bakmak istermisin? kırmızı yanak dedi.İsterim.
İçeri girdim.Çok mu sevdin piyanoyu?Çok sevdim.İlerde belki bir piyanist olursun sen de .Piyanist ne demek ? Piyanoyu çok güzel çalan demek.Pembe olanı mı ? tüm renkleri güzel çalabilen.Ben sadece pembe olanı çalarım.Peki o da olur.O halde bu pembe piyano senin.Paranı biriktir gel al.İlk dersin de benden…
Gitmedim bir daha.Sanırım piyanist olmaktan daha çok pembe piyano sahibi olmaktı istediğim.Zaten öyle küçüktüm ki bu denli büyük bir hayal çok uzak gelmiş olmalı.
Sonra büyüdüm.Hala turşu suyu sevmiyor ama pembe bir piyano istiyorum.Müzikle ilgim de oldu.Bir sanat merkezinde şan ve tango dersleri aldım.Epey zaman dans ettim.Bale yaptım.Sanatın bir çok dalında boy gösterdim.Ama pembe piyano neden almadım bilmiyorum.O günden sonra geceler,aylar,yıllarca unutmadığım ve düşündüğümde ölüm yokmuş gibi hissettiren o piyano neden benim olmadı,vazgeçiren ,başka hayallerin peşine sevk eden neydi bilmiyorum.
Bugün, tam 34 yıl sonra aynı sokaktan geçtim.Dükkan duruyor.İçeri girdim.Herkes farklı.O kişiler yoktu.Yıllar önce ne olduğunu anlattım onlara.O günü ve hayallerimi.Güldüler.Adamlardan biri konuşmanın ortasında yok oldu.( en yaşlısı) Sonra bir ses geldi arkadan. Si…bir nota çınladı kulağımda.Arkasında mi ….bir nota daha.Arkasından La…bir nota melodi olmak üzere.Arkama döndüm,baktım ki bizim Leyla orda.Leyla kim mi ? bizim pembe piyanoya o gün verdiğim isim.
Gözlerimden bir damla aktı.Sordum.Yoksa leyla mı bu ? yani benim pembe piyano.Satmadınız mı ? hala.Satmadık.Adını bir çocuğun rüyası koyduk.Bu dükkana uğur ,bereket oldu….
Hayallerinizi unutmayın.Gün gelip onunla karşılaşırsanız anlarsınız ki, peşinden gelmediğiniz için size çok kırgın oluyorlar…❤️🦋🦋barışmak için çok geç kalınmış,su gibi akmış gitmiş oluyor…