Ağız kenarlarından mama akıtmak,uyumak,gaz çıkartmak ve gelenin geçenin yanaklara dalışa geçtiği bir dönemdir bebek / çocukluk.
Noel baba’nın ağacın altına hediye bırakıp bacadan ( asla bir baca yoktu ) geri gittiği ve diğer çocuklara da oyuncak götürdüğünü sandığımız yıllar.
Şimdi ki Z kuşağı pek zeki.Ben aptal bir çocuktum.Annem beni günlere götürür,bıraktığı yerden geri alırdı.Hem düşündüren hem güldüren beylik laflarım yoktu.Az oyuncağım vardı.Misafirlikte 2.dilim böreğin teklif edilmesi durumunda ;annemin hafif eğik boyun hareketi ve göz kırpma onayıyla teklifi kabul ederdim.Eve dönünce de onayı kendi vermemiş gibi ne diye 2 dilim yedin ayıp değil mi ? diye azarlardı.( bundan ne zevk aldığını ve bu duygu durumu değişimini hiç çözemedim:))Ben sana evde gösteririm,sen görürsün evde,babana söylicem ( baba nerde belli değil onun da çok umrunda ) şeklinde yıllarca kendini geliştiren ve hayal gücü içeren birçok tehditle büyüdüm.
Evde yapsam yemez burada yiyeceği tuttu teyzesi şeklinde evde asla yapılmayan nice lezzetler tattım…
Annemle bir yere giderken hep bir telaşımız vardı.O zaman nedennnn ? biz erken gidelim de onları bekleyelim geç kalan biz olmayalım tercihiyle en az 1 saat önce varacak şekilde evden çıkardık ? bu kadar erken çıktıysak neden koşarak gidiyoruz ? Yolda omuz kenarından hafifçe itekleme,düzenli olarak gelen düş önüme ! komutu ve çok telaşlıysak hafif çimdikleme ile gideceğimize varırdık.
İki taraftan açılmış kurşun kalemlerimiz ve ARI MAYA silgilerimiz vardı bizim.Elmalı olan ve öyle kokan favorimdi.Şimdilerde kokulu silgiler yasaklandı. Arımaya silgim,iki ucundan açılmış birkaç kurşun kalem,kalemtraş ,cetvel ve not kağıdımın olduğu ortasında büyük bir kapağı ,yanında silgi ve kalemtraş haznesi de olan teneke kalem kutum vardı.Derse girip not alma zamanı geldiğinde önce ARI MAYA ‘yı çıkartır koklardım.Onun orda durması elma kokması beni o kadar mutlu ederdi ki silgiyi kullanmak için hata yapmayı beklerdim.
Dansa davet oynardık biz.Ben uzun boylu olduğum ve diğer çocuklar bıdık olduğu için beni dansa davet eden olmazdı.Bunu gurur yapar valsi halaya bağlar oyunu bozardım:)
Midye kabukları toplardık denizden.Uçlarından deler ,üstlerini boyar site önünde kolye diye satardık.Bu emeğin geliri ise macuncu Ömer amcaya giderdi.Macuncuları hatırlarsınız.Her pazar sitenin ön kapısına gelirdi Ömer amca.( yalnızca 30 civarı olan bu adam o zamanlar amcaydı bana ,şimdilerde kardeş:) ) Rengarenk macunlar satardı.Tahta bir çubuğun ucuna dolar verirdi.Elmalı,çilekli,muzlu ve limonluydular.Aslında kendileri renklendirilmiş ağdaydılar.Pazar 13.00 civarı…site önünde kuyruk olmak ve çok yeme sonra akşam yemek yemiyorsun çağrısına aldırış etmeden kolye paralarını macuna basmanın:) hazzı şimdilerde hiçbir şeyde yok.
Sonra zaman ilerledi.Çocukluk kağıt üstünde ve toplum öngörüsüyle bitti.
Ömer amca öldü.Macunlar kaldırıldı.Zaten o dönemde annem dantel örtüleri kaldırıp yeşil koltukları da satmıştı.Sütçü geldi bakraçları kap gel diye bağırmaz ve devir değişir oldu.Çok acele ettik devir değişsin diye.Dokunulmamış ,temiz içerikli heyecanlar vardı bu hayatta…Bu kadar modern çizgiler,cep telefonları,teflon tencereler olmasaydı da olurdu.Emayelerin altı tutardı,paralel telefonda konuşurken annem diğer ucundan dinlerdi,telefon parası çok gelir diye hesaplanıp sadece gerekli görüşmeler yapılırdı.Çok bina yok pek yeşillik vardı.Az elbise,az çeşit olmakla beraber süs yoktu.Ama olsun.Hayat o zaman daha güzeldi ve daha çok umut vardı…