Heybeliyle bir yaz sıcağında tanıştım. Arkadaşımın ,huzur var orda deyişine kapılıp, hazırlığımızı yapıp yola çıktık. İçimden, bu huzur nihai huzur kadar sonsuz ve derin değildir umarım diyerek, vakit kaybı mı acaba? tereddütleriyle ilerledim. Vapurda kakarakikiri derken adaya vardık. Ve ben daha önce ilk görüşte sonsuz süreceğine inandığım bir aşk hiç yaşamamıştım. İskelenin hemen dibindeki çay bahçesi dikkatimi çekti. Hani şu pötikareli örtülerin olduğu tost, çay ve kahveden ibaret emekli çay bahçelerinden. Denizatı çay bahçesi. Oturup hemen Türk’ün kahvesini sipariş ettik. Arkada bir grup emekli amcanın okey taşlarının sesi ve 2 attığımı görmedin mi peşine 3 atıyorsun içerikli düzeyli tartışmaları:). Evlerinde yemeklerini yiyip gelmişler, grand tuvalet, temiz, pak. Hayatta ki en büyük mücadeleleri ve 50 yıllık komşu ile küsme nedeni yavaş oynuyorsun, yanlış taş atıyorsun konulu. 100 yıldır tanışlar ama Müşfik bey hadi sıra sende ,oynuyorum Ahmet bey hitaplı naif konuşma şekilleri. 18.00 hadi yavaştan bitirelim Mücella hanım yemeğe bekler, deyip dağılma. Ertesi gün aynı saat için sözleşip aynı minnoşlukla buluşacaklar. Gelelim adanın diğer güzelliklerine. İnsanları…adalıyım diye kalıplaşmış bir sıfat takmışlar kendilerine. Sanki dünyanın dokunulmaz ve her yaştan niş insanlarla dolu olan bir bölümünde yaşayan, naif, nazik, ilgili, yardım sever ve samimi azınlık. Adalı olduklarından ulaşım vb. imkanlardan indirimli yararlandıkları için kendi aralarında: bu böyle olmalı ,doğrusu buydu şeklinde birbirlerini destekleyen bir grup. Etraf minnoş dolu. Günaydın efendim şeklinde birbirini selamlayan, ben size göstereyim efendim şeklinde yardımcı olan, yürüyüşe ve pazara inerken gruplaşarak hareket eden. Gelelim evlerine! Ah Alice harikalar diyarında. Pembe 3-4 katlı eski evler. Hepsinin bolca bahçesi ve binalarından dökülen rengarenk çiçekleri, balerinin etekleri. 2.el kitapçılar, sokaklara dökülen meyveler. Luz cafeden bahsedeyim biraz size. Sahibi Buket. Ruh ikizim. Cafenin içerde ki bölümünde yüzlerce retro ürün var. Kırmızı eski teraziler, satılık el yapımı seramikler, eski +bakımlı vitrinler, leziz kahve ve tatlılar. Bir de Buket var güler yüzlü, samimi can bir kız. Biz çok sevdik. Yolunuz düşerse mutlaka tanışın. Selanikli Pansiyonda Cem beyi mutlaka tanıyın. Nezaket ve misafirperverliğinden yararlanın. Ada restaurantta kaşarlı pide yemeden asla dönmeyin. Evlere dönelim isterim biraz. Zira ben eve döndüm döneli o evlerde yaşıyorum hala. Bir pembe köşk var ince uzun. Önünde durup nice hayaller kurduğum gözümden birkaç damla yaşla gerçeklere döndüğüm ev. İlk katında günümü geçiririm. Sabahları gazete almaya çıkar (akşam) pastaneden simidimi alır azıcık yürür dönerim. Çayım demlenmiş olur o vakte kadar. İnce belliye dökerim. Evden çıkmadan hazırladım kahvaltı tabağımın yanına iki dilim kızarmış ekmeğimi koyar bahçeye çıkarım. Günaydın Semiha abla, buyur gel. Ay dur kek atmıştım fırına (elmalı,tarçınlı) Alarmı kurup döneyim. Döndüm. Bir yudum çay ,derin bir şükür ve arkadaşımın az bile bahsettiği huzur…Atölyeme çıkarım sonra ( evin en üst katı) retro vitrinler ve anam babam usulü teraziler ,tezgah üstüne dökülmüş bir pinçik un, dünden kalan elmalı Turtanın sinmiş kokusu. Önlüğümü giyer ,şapkamı takar ve ben siparişlerime başlarım, Edith Piaf’da söyler. Arabalar var adada minik oyuncak arabalar gibi olanlardan. Yerlilerin yaşamında hemen hemen hepsinin var. Bin aşşağıya in, bin yukarı çık. Arabanız yoksa bisikletler ya da son derece kibar kadınlı erkekli taksi şöforleri var. Çağırıyorsun hop geliyorlar. Bisiklet demişken, en son 10 yaşında sürmüştüm. Direksiyona geçince kuş oldum uçtum. Saçlarım rüzgara çarptı ben çocukluğuma. Son gün geldi çattı döneceğiz. Çarşamba pazarı var dediler koşş koşşşşş. Koştuk.Pazar yolunda şu naif insanlardan çokca vardı. İnanmazsınız pazarcılar da pek naif. O pahalı haftaya indirim yapacağım çok lazımlı değilse haftaya gel al diyen şile bezi elbiseci teyze ve bugün kızılcıklarım pek iyi değil sen enginar al diyen amca.

Dönüş zamanı.Güzel zaman çabucak bitiyor işte mesai bitimini saymak gibi değil.Bindik vapura.Yine geliriz,evet gelelim.çok güzeldi be evet çok güzeldi.Huzur varmış gerçekten .sorma burda yaşamak vardı.Hala var…El salladım…Deniz köpürdü ,hayallerime bir çentik daha attım….


Yorum bırakın